Sayokan sözcüğü, “Savaşçının Yolu ve Kanı” cümlesindeki sözcüklerin baş heceleri alınarak meydana getirilmiştir. Savaşçının “SA”, yolunun “YO” ve kanı sözcüğünün “KAN” heceleri bir araya getirilmiş, “SAYOKAN” sözcüğü oluşmuştur. Bir savaş sanatı adı, mana boyutunda çok şeyler ifade ettiği gibi, kısa olması, söylenişinin kolay olması ve ait olduğu dilin ses uyumlarına uygun olması gerekmektedir. “Yabgu” Nihat YİĞİT bu faktörleri göz önünde bulundurarak bu ismi bulmuş ve koymuştur. Türkçemizde Sayokan sözcüğünün ses uyumuna uygun bir çok sözcük bulmak mümkündür. Örneğin, Soykan, Serkan, Hakan, Furkan, Turkan, Demirkan, Okan, Atakan, İlkan, Volkan, Doğukan, Özkan, Tarkan, Erkan, Hürkan, Arıkan, Gürkan, Alkan, Efkan ve Utkan gibi birbirine ses uyumu açısında yakın sözcükler vardır.
Dünya savaş sanatları alanında da tüm milletlerin kolayca telaffuz edebileceği bir ses yapısına da uygunluk göstermesi önemlidir. Çünkü Sayokan’ın amaçlarından biri uluslar arası alanda da tanınmak ve yayılmaktır. Elbette, Sayokan sözcüğünü meydana getiren cümleden kast edileni de iyi anlamak gerekir. Sözcükleri ele alırsak ;
“Savaşçı” sözcüğüne yüklenilen anlam sadece fiziksel yetenekler değildir elbet. Çünkü savaşçı olmak fiziksel yeteneklerden ziyade, ruhsal erdemi, inanç değerlerini, ruhsal dayanıklılığı, mukavemeti gerektiren bir kişiliktir. Fiziksel yetenekleri yürütecek, bu yeteneklere yaşama olanağı verecek tüm disiplinler nefise (egoya) verilecek savaşın galip gelmesi, kişinin kalbine doğru yakınlaşmasıyla mümkündür. Kalp ise direk inançla bağlantılıdır. İnancın disiplinleri kalbin büyümesine, genişlemesi neneden olacaktır. Bu genişleme gerçek adaleti, vicdanı, sevgiyi, dayanışmayı, yani sosyal erdemi ortaya çıkaracaktır. Adaleti de, vicdanı da, sevgiyi de, dayanışmayı da, ne zaman, nerde ve kime karşı sorularının yanıtlarını iyi bildiği için gerektiği gibi yerine getirecek, yaşayacak, egosuna (nefsine) hükmüne bırakmayacaktır. Tarihimizde bu tür kişiliklere sahip insanlara ayrıca ”Erkişi” de denmiştir. Yani herkişi çoktur ama erkişi olmak zordur. 16 bin yıllık tarihimize baktığımızda Türk Milletinin varlığına bu kişilikte kağanlar, hakanlar, komutanlar, bilge kişiler önder olmuş Türk milletinin varlığına sebep olmuşlardır. Sonuç olarak, “Savaşçı” sözcüğü bu kişilikleri temsil etmektedir. “Yol” sözcüğü ise bu kişiliklerin yolunu ifade eder. “Kan” sözcüğü ise bu iki kelimeyle oluşan tüm bağları ifade eder. Bu bağın biyolojik bir kan olmadığı kolayca anlaşılmıştır herhalde. Yoksa bunun adına ırkçılık denir. Savaşçının yolu derki ; “Nefsine düşman, kalbine dost ol.”
Sayokan, savaş sanatları uzmanı “Yabgu” Nihat Yiğit tarafından 18 Mart 1999 yılında kurularak faaliyetlere başlamıştır. Türk Savaş Sanatı oluşturma çalışmaları uzak doğuda kaldığı 4,5 – 5 yıl içinde başlamış, ülkesine döndükten sonra devam etmiştir. Kendisi savaş sanatları teknik donanımına sahip olmasına rağmen bir sistemi oluşturan bir çok alanın kuramından yoksun olması sebebiyle başta Türk Tarihçisi, Türkolog, spor bilimcisi, pedagog gibi akademisyenlerden yardımlar almıştır. Bu yardımlarla süren çalışmalar 9 yıl sürmüştür.
Türk Medeniyetlerinin Motifleri ;
Türk savaş sanatı tanımlamasından anlaşılacağı gibi, Türk medeniyetleri, geleneklerine göre kurgulanmış destanlarından etkilenmiş, yeni Türk neslinin de tarihimizde ki kahramanlıkları, yiğitlikleri hatırlamaları, ruhsal boyutunu yaşamaları, akıl ve beden gücünün ortak kullanımının kazandırdığı zevki tatmaları, Sayokan'da ilke edinilmiştir.
Prof.Dr. Özbay Güven hocamız “Türklerde spor kültürü” adlı kitabının bir bölümünde şöyle diyor. “Sporun tarihi, insanın doğa koşulları ile tanışarak, ona uyması doğada egemen olmaya başlaması ve kendisini korumak için tek araç olan vücudunu ve adalelerini geliştirmesi ile başlar. Başlangıçta sporun insanların fazla enerjilerini boşaltmak, sağlıklarını ve güzelliklerini geliştirip korumak, boş zamanlarını değerlendirmek, barışa katkıda bulunmak ve ticari yararlar sağlamak gibi amaçlar için yapılmadığı kesindir. İnsanlık tarihi ile insanın korunma ve güvenliğini sağlama mücadelesi de birlikte başlamıştır. İlk çağlardan kalma bazı resimler, spor dallarının da belirmeye başladığını gösterir. Ancak, spor tarihinin başlangıcı diye adlandırdığımız resimlerin çoğu savaş ile yakından ilgilidir. Savaşların beden gücüne dayandığı çağlarda spor, savaşa hazırlık dönemi oluşturmakta idi. Türkler de bu dönemlerde savaşa yönelik işlevleri olan sporları yapmışlar ve desteklemişlerdir.“
Günümüz yüzyılına bu anlayışı taşıyan ve başarılı olan Karate, Aikido, Judo ve Sumo ile Japonya; Tae kwon do, Hapki do, Tang soo do ile Kore; Kung-fu ve versiyonları ile Çin ; Muay Thai ile Tayland olmuştur. Son yıllarda ise Savate ile Fransa ; Capoeira ile Brazilya ; Krav Maga ile İsrail bu rekabette yer almaya çalışmaktadırlar.Teknolojik alanda gelişmiş sanayi toplumları veya günümüz insanları, korumak, korunmak, güvenlik kaygılarını oluşturan duygularından hiçbir şey kaybetmemiştir, sadece tarz, yöntem, öğretiler değişmiştir.
Savaş sanatları, ne kadar savaşa hazırlık olmaktan çıkmış gibi görünse de güçlü, akıllı bireylerin yetişmesi için spor adı altında eğitimlere gereksinme yarınlarda da devam edecektir. Çünkü milli kültür ve mirasların devamiyetinde, sağlıklı nesillerin oluşmasında, vatan ve bayrak gibi milli değerlerin korunmasında akli olduğu kadar bedensel güce de gereksinme vardır.
Sonuç olarak, savaş sanatına sahip milletler, dünya üzerinde milli karakterlerinin, dillerinin, kültürlerinin, tarihlerinin ve efsanelerinin hatta dini öğretilerinin bilinmesi, yaygınlaşması ve tanınması için bu alanı lokomotif olarak kullanmaktadırlar. Yani uluslar arası milli siyasetlerinin içinde bir argüman olmuştur. Elbette, Sayokan bir Türk savaş sanatı olduğuna göre, yada Türk savaş sanatı diyebilmek için, dilinin Türkçe olması, milli karakterini milli şahsiyetlerinden alması, ritüellerini geleneklerinden, töresinden alıp kurgulaması, ruhsal disiplinlerini inanç değerlerinden alması gayet olağandır. Olması gerekendir.
Faaliyet Ayları – Mevsimi ;
06 Mayıs – 08 Kasım tarihleri arası Kahramanlık Oyunları organizasyonlarının yapıldığı aylardır. Bu tarihler arası atalarımızın ruz-ı hızır diye adlandırdığı 179 günlük bir dilimdir. Tarihimizde hızır günleri olarak adlandırılmıştır. Savaşa hazırlık, şenlikler, festivaller, izdivaçlar hep hızır günlerinde organize edilmiştir. 09 Kasım – 05 Mayıs tarihleri arası, gelişim, teknik, hakemlik, yönetim, organizasyon seminer, toplantı ve sempozyumlarının yapıldığı aylardır. Tarihimizde atalarımız bu tarihler arasındaki ayları kasım günleri olarak adlandırmışlardır. Bu aylar arasında kahramanlık oyunları organize edilse de genel olarak alplar teknik, taktik, sürat ve kuvvet çalışmalarını kasım günlerinde yaparlar.

Alp Yazılığı (Oyunların yapıldığı meydan) :
Uruşlar (müsabakalar) çim üzerinde yalın ayak yapılır. Uruş anında yağmur yağsa da uruşlar devam eder. Alp Yazılığı üç parsele bölünür. Birinci parsel Baş boyu (Baturalp), ikinci parsel Orta Boy (Konuralp) ve üçüncü parsel Ayak Boyu (Gencalp) olarak ayrılır. Bayanlar içinse en son bir parsel kullanılır. Eşleşen alplar aynı anda uruşa başlarlar. Her uruş için belirlenmiş bir sınır yoktur. Her uruş bir hakem tarafından yönetilir. Ayrıca kule hakemleri vardır.
Bala oyunları, ayrı bir organizasyon olup, yine aynı fiziki koşullarda yapılır. Kasım Günlerinde, kapalı spor tesislerinde oyunlar organize edilebilir mi? Evet, kapalı alanlarda alp yazılığına benzer fiziki koşullar oluşturulduğunda elbette organize edilir.
Alplık Okulu :
Eski Türkler M.Ö. 6.yüzyılda Pi-yung adı verilen kale şeklindeki bir binada “Alplık Teşkilatı”nı kurdular. Dünya tarihinde ki ilk kurumlaşmadır. (Kaynak, Türklerde Spor Kültürü s.22-23 Prof.Dr.Özbay Güven). Bundan dolayı Sayokan’ da eğitim yerlerine Alplık Okulu adı verilir.
Alplık Okullarında, alpların yüzlerini döndüğü tarafın duvarında Türk bayrağı, yanında Sayokan onganı (flama), İstiklal Marşı, Atatürk’ün gençliğe hitabesinin bulunması kuraldır.
Abalar (Kıyafetler):
Sayokan abalarının çıkış noktası orijinal Türk (Uygur) abasıdır. Bu aba hala Türkistan'da kullanılmaktadır. Aşağıdaki aba 2 asırlıktır. Ve Türkler asırlar boyunca yukarıdaki aba veya benzer abalar giymişlerdir.
Sayokan kıyafetinin Japon, Kore veya Çin kıyafetlerine benzetilmesi yanlıştır. M.Ö. 14 binlerde başlayan Türk Milletinin tarihi kıyafetini söz konusu ülkelere benzetmek için, bu ülkelerin tarihi geçmişlerinin Türk tarihinden de öncelerine gitmesi gerekir ki, Çinlilerle tarihi ilişkilerimiz, Korelilerin geçmiş tarihlerinde kimlerden çıktıkları gerçeği ortadadır.
Alagan Alplık Abaları :

Sayokan’ ın kahramanlık oyunlarında kullanılan kıyafetleri renkler açısından farklılık göstermektedir. Yukarıdaki resimde görüldüğü gibi göğüs üzeri sarılı beyaz kıyafet, batı alplarını, üzeri sarılı mavi kıyafet ise doğu alplarını temsil eder. Atalarımız doğunun rengini mavi, batının rengini ise ak olarak belirlemişlerdir. Kahramanlık oyunlarında batı kurasını çeken alp, sarılı beyaz kıyafeti, doğu kurasını çeken alp ise sarılı mavi kıyafeti giyerler. Oyunlarda batı alpı batı, doğu alpı ise doğu yönünde durarak birbirlerine dönüktürler. Yani diğer savaş sanatlarında ki gibi kırmızı köşe – mavi köşe uygulaması yoktur. Bundan dolayı kahramanlık oyunlarına katılan alpların iki kıyafeti olmak zorundadır.
Abaların kolları dirsekten üç parmak üsttedir. İki yakadan oluşan ön kısmı, sol parça sağ tarafın üstüne gelecek şekilde kapanır. Kalın kumaştan yapılan abaların omuzları sarı bir kumaştan kaplanmıştır. Bu kıyafetler “Alagan Alplık” programını alan alpların kıyafetleridir.
Basagar Alplık Abaları :


Üstü mavi altı beyaz olan kıyafetler ise “Basagar Alplık” programının eğitimini alan alpların kıyafetleridir. Bir anlamda Ögredik (talim, antrenman) abalarıdır.
Sınayçı (Hakem) Abası :

Sınayçı (Hakem) abası, üst sarı, alt siyahtır. Bele ise hakemin seviyesini belirten kuşağı takılır. Bir bileğinde mavi renk bant vardır, doğu alplarını, sol bileğinde beyaz bant vardır, batı alplarını ifade eder.
Aybar Abası (3. – 4. – 5. San) :

Siyah Kuşak 3 – 4 – 5. Sana sahip Aybar abaları üst mavi olup, yakaları sarıdır. Kuşakları da sarı işlemelidir. Sırtında da Sayokan tuğrası ve “Türk savaş sanatı – Sayokan yazısı vardır.
Tayangu – Tanyu Abaları (6. – 7. – 8. San)

Siyah Kuşak 6 – 7 – 8. Sana sahip ungun (unvan) sahiplerinin abaları üst mavi olup, yakaları kırmızıdır.. Kuşak işlemeleri de kırmızı işlenmiştir. Bu abanında sırtında sayokan tuğra işlemesi bulunmaktadır.
Ediz Tanyu Abası 9.San:

Ediz Tanyu abası siyah kuşak 9.San unguna sahiplerin abasıdır. Beya aba üzerine tüm işlemeler kırmızıdır. Yabgunun bir sekmen altıdır.
Tüm bu abaların biçimleri ve renkleri Sayokan’da bir sıradüzeni (hiyerarşi) ifade etmektedir.
Yabgu Abası ;
Yabgu abasının herhangi bir rengi yoktur. Her renkte olabilir. Başka abalarda olmayan özellikleri şunlardır.
1 – Sırtında “Yabgu” tuğrası vardır.
2 – Yakası kendine özgü işlemelidir. Başka abalara işlenemez.
3 – Yabgu kemeri ile dolanmıştır.
Sayokan’da Selam :
Sayokan’da selam yerde ve ayakta olmak üzere iki şekildedir. Her iki selam türünde de sağ yumruk kalbin üzerine konur, baş öne eğilme yapar.
Yer Selamı ; Sol diz üzerine sol el konur, sağ yumruk kalbin üzerinde sağ diz yerdedir, baş eğilir.
Ayak Selamı: Ayaklar kişinin omuzları genişliğinde yana açılır, ayak baş parmakları tam karşıya bakar, sol el yumruk aşağıda, sağ el yumruk kalbin üzerinde, baş öne eğilir. Eğilmeler belden değildir. Sadece baş hareketidir. Alplik okullarında bayrağa karşı her iki selamda kullanılır. Aybar’a (eğitimci) ise sadece ayakta selam verilir. Alp yazılığında bayrağa ve protokole, halka toplu selamlama ayakta yapılır. Bayrağa selamın anlamı “yüreğimdesin”, halka selamın anlamı ise “atalarımdan devraldığım yiğitlik adına” şeklindedir. Uruşlar ayakta selam ile başlar, anlamı “yiğitliğini kabul ediyorum, yiğitliğimi kabul et”. Alplardan birinin yenilmesi veya uruşu bırakma isteklerinde ise yenilen alp yer selamı verir, anlamı “yiğitliğin benden üsttedir”
Toplumsal Etkisi:
Ülkemizin bir çok yerinde organize edilecek Sayokan Kahramanlık Oyunları birbirini tanımayan ama aynı kültürü yaşatan bir çok alpı bir araya getirecek, genel anlamda birlik ve beraberliğin kuvvetlenmesini sağlayacak, milletimize de yaşatacaklardır. Bireylerin toplumsallaşmasında, kimlik kazanmasında Sayokan’ın içindeki milli kültürü, örf, ananevi ve öğretisi katkı sağlayacaktır. Türk savaş sanatı Sayokan, Türk milletinin kahramanlık, yiğitlik yeteneklerini sergilediği, görselleştirdiği organizasyonları sayesinde, Türk karakterinin, kişiliğinin unutulmamasını, daha iyi tanınmasını sağlayacaktır. Aklın, sertliğin, çevikliğin, mukavemetin, yiğitlik-erlik erdemlikleri Kahramanlık Oyunları vasıtası ile sunacak; Türk motifleri ile bezenmiş merasimlerin, ritüellerin bireyler arasındaki bağların güçlenmesine, pekişmesine, geleneklerin sürmesine, inançların tazelenmesine, değer yargılarının kökleşmesine katkı sağlayacak; toplumu canlı biçimde ayakta tutacaktır. Türk milletinin bir üyesi, Türkiye cumhuriyetinin bir vatandaşı olmanın mutluluğunun duygusunu verecektir. Türk milletinin kendine güveni yenilecek, canlı tutulacaktır. Başka milletlerin de Sayokan yapmalarından dolayı, tarihine, milletine, inanç değerlerine daha sadakatle sahip çıkacak, duyduğu onurla özüne sahip çıkacaktır.
Estetik yapısı :
Sayokan Kahramanlık Oyunlarında güçlü beden, stratejilerin aklederek, teknik hareketlerle akıcı bir şekilde sergilemesi insan vücudu estetiği ile görselleştirilir. Köslerin veya davulların makamları, müzisyenlerin tarihi vurguları, kıyafetler, alp yazılığının dekoru, ritüeller ve merasimler estetik unsurlar arasında yer almaktadır.
Ekonomik Yapısı :
Sayokan Kahramanlık Oyunları organizasyonları çoğunlukla ülkemizin muhtelif bölgelerinde gelenekleştirilmiş yerel büyük festivallerde veya federasyonun yıllık faaliyet programında yer alan özel ulusal ve uluslar arası organizasyonlarla faaliyet gösterir. Bu organizasyonlar büyük belediyelerin katkıları ile yada sponsorların destekleriyle olur. Alpların yollukları ve dereceye giren alpların ödülleri organizasyon sahibi federasyon tarafından ödenir. Ödüller organizasyonun büyüklüğüne göre değişkenlik arz eder. Türk savaş sanatı Sayokan, yağlı güreşimiz gibi yarı profesyoneldir. Bu yapısından dolayı mesleki bir yapıda olması için çalışır. Ayrıca uluslararası hedeflerimiz, ülkemiz ekonomisine, turizmine, tanıtımına katkı sağlamak amaçlıdır

Kuşak ve Kuşak Bağlama :
Sayokan’da sekmenler (seviye, mertebe, derece) kuşakların renkleri ve karşılığı ungunlar (unvan) ile belirginleşmiştir. Kuşak bele iki kez dolanarak ön tarafta bağlanır. Birinci dolama “Allah’a”, ikinci dolama “vatan ve millete”, birinci düğüm “sadakati”, ikinci düğüm ise “ilke edindim” diyerek bağlanır.
Savtur Töreni :
Sayokan’ da Siyah Kuşak 1.San sekmenine gelip 1 yılı doldurduktan sonra, alplar Nogay kapısından (Azade, salıverme kapısı) çıkarlar. Buna “Savtur”, uğurlama, veda denir. Bu çıkış bir karar verme aşamasıdır. Ya Sayokan’dan ayrılıp hayatına devam eder yada bu çıkışla Sayokan’ın içinde kalıp, ilerleyerek, Sayokan içinde kendi yeteneklerine uygun hizmet alanında hizmet vermeye karar verir.
SAVAŞ SANATLARININ YAPISI VE SAYOKAN’IN FARKLILIKLARI
1 - Sayokan Uzakdogu Savaş Sanatları Kökenli midir ?
Her şeyden önce şu bilinmelidir ki, tüm savaş sanatlarında kullanılan el, ayak ve bedensel teknikler milletler veya sistem kurucuları tarafından yaratılmış teknikler olarak düşünülemez. Çünkü İnsanın tüm sahip olduğu bedensel imkânlar Allah tarafından yaratılmış ve verilmiştir. Savaş sanatları kurucuları; yaratılıp insanoğluna verilen bu fiziksel imkânları bilgi dalına (disiplin) dönüştürürler. Neye göre bilgi dalına (disiplin) dönüştürürler? Savaş sanatından ne anladığına, ne elde etmek istediğine göre, yine kendi anlayışına göre bilgi dalına dönüştürüp (disiplin) kaide ve kurallar ile yaşamasını, devamiyetini sağlar. Bu anlayışla savaş sanatları tekniklerine bakarsak, Japon karate yumruğu, tekmesi, Kore tae kwon do yumruğu, tekmesi vs. gibi milletlere mal edemeyiz, gerçek bir bakış açısına da sahip olamayız. Örneğin; biçimsel olarak karate, tae kwon do ve kung-fu temel yumruklarının ve tekme tekniklerinin arasında ne fark olduğunu biçimsellikten, şekilsellikten yola çıkarak izahını yapmak çok zor bir iştir. Çünkü dış gözle bakıldığında farklar, çıplak gözle ayırt edilemeyecek durumdadır. Dışarıdan bakıldığı zaman, benzer gelecek, aynıymış gibi görülecektir. Savaş sanatlarında amaç yumruklar veya tekmeler yaratmak değil zaten var olan ve bize Allah tarafından verilmiş olan bu imkânları bilgi dalına (disiplin) dönüştürmek amacı güdülür.
Tüm savaş sanatları el ve ayak tekniklerinin güçlü olmasını hedeflenmiştir. Tüm savaş sanatları kurucularının hedefi teknikleri en güçlü yapacak unsurları ve faktörleri kendi bilgi, deneyimleri ile bulmak, bunları bilgi dalına (disiplin)dönüştürerek, bedenimizde yetenekler seviyesine çıkarmak, bu yeteneklerle kişisel veya ordu boyutunda kullanılır hale getirmek olmuştur. Savaş sanatlarındaki bu boyut fiziki boyuttur. Manevi boyut (öğreti, felsefe(!), yol) ise, fiziki yetenekleri (teknikleri) destekleyecek, tarihi, kültürel, inanç, dil olarak manalandırılmış boyutturki, perde arkasındaki amaç bir anlamda budur. Burada sistem kurucuları kendi milli, tarihi, kültürel ve dini öğretilerine başvurmuşlardır. Bilgi dalı haline getirdikleri yeteneklerin en iyi şekilde icra edilmesi, buluşlarındaki haklılığın desteklemesi için bu yol kaçınılmazdır. Yani “bu savaş sanatını en iyi yapabilmeniz için bu öğretileri bilmeniz ve yaşamanız gerekmektedir. Yolunuz bu olmalıdır.” Bir anlamda erdemin öğretisiyle fiziki yeteneklere ruh kazandıracaktır. Örneğin, "tarihte şu veya bu savaşçılar böyle kahramanlık yapıp kişiliklerindeki erdemlerle zaferler elde etmişlerdir., örnek alın." Diyeceklerdir. Yani efsanelere, kahramanlık destanlarına ihtiyaç vardır. Elbette bu onların en tabi hakkıdır. Çünkü milletini, devletini seven insanlar, devletine, milletine hizmeti ön planda tutarlar. Burada da dini öğretiler ve ritüelleri devreye girer ve sistemin içini doldurur, sistem canlılık kazanır. Sosyal hayatımızda dengeleri oluşturacak tüm “gerekli” yaşamsal desteklerde dini öğretilerden alınmıştır.
Eğer doğal bir yumruk tekniğini Japonlara veya Japon savaş sanatlarına mal edersek bu gün tae kwon do, kung-fu vs başka savaş sanatlarının olmaması gerekirdi. Çünkü, görsel – şekilsel olarak tüm savaş sanatları bakıldığında birbirine benzemekte ve sorgulayanlara farklı gelmemektedir. Çünkü gerçekten savaş sanatlarının dışında olanlar, bu alanda uzmanlaşmamış kişiler için fark nerededir? Ama fark vardır. Biçimsel olarak aynı gördüğümüz tekniklerin hareket analizleri açısından, uygulama metot ve taktikleri açısından, konulan kaide ve kuralları açısından, birde donanımlandırdıkları tarihi, kültürel, dil açısından farklılıkları vardır. Bundan dolayı Çinin Kung-fu’su, Japon’un Karate’si, Kore’nin Tae Kwon do’ su vs. vardır, ayrı ayrı mütaala edilmektedir. Bu pencereden baktığımızda da Sayokan’a diğer savaş sanatlarının benzeri, çeşidi, aynısı gibi gözle bakamayız.
Tüm sistem kurucularının etkilendikleri veya ilham kaynağı olarak aldığı bazı savaş sanatları olmuştur. Bu gayet normaldir. Fakat, her hangi bir sistemin aynısını alır, kendi diline çevirisini yaparsa buna farklı bir sistem denmez. Fakat yukarıda saydığımız unsurları farklı olan sistemler, farklı savaş sanatları olarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda yumruk, yumruktur, tekme, tekmedir. Sadece sistem kurucularının bu unsurları nasıl, niçin, ne zaman ve nerede kullanılacağı noktasında buluşları, bilgi dalı biçimi farklılıkları ortaya koyacaktır. Eğer bu farklılıkları farklılık olarak görmez, sadece dış gözün gördüğüyle değerlendirme yaparsak o zaman şöyle demek gerekir, otomobil, otomobildir. "Bunların hepsi aynı mekanik sisteme sahip olup birer araçtır, neden farklı markalarda, isimlerde üretiyorlar ki ?" Neden otomotiv sektörü bir biri ile rekabet halinde ve milyarlarca dolarlar ile yatırım yapmışlardır.
Sayokan'da var olan tüm el ve ayak teknikleri "Yabgu" Nihat YİĞİT' in mücadelede en etkili olacağına inandığı teknikler ve hareket analizleri, bu teknikleri destekleyecek kas guruplarını kullanarak elde edilen bilgi dalına ve bu bilgi dalının kazandıracağı yeteneklere göre kurgulanmıştır. Bu anlayış ele alınırken özellikle tekniklerin insanın yaratısını zorlamayacak, yani kabiliyet seviyesi en az olan bir insanın bile bu bilgi dalını gerçekleştirerek küçümsenmeyecek yeteneğe ulaşması hedeflenmiş, özellikleri (spesifik) yoğun ve zor olan hareketlerden, tekniklerden kaçınılmıştır. Yine mücadelede saldırılara teknik ile karşılık vermekten ziyade, stratejik değerlendirme, stratejinin sunduğu fırsatı teknikle sonlandırma yolunu tercih etmiştir ki bu anlayış başka savaş sanatlarında yoktur. Sayokan'da stratejik yapı tarihidir, başka savaş sanatlarında bulunmamaktadır. Hilal stratejisi, kurt kapanı, sancak (Türk bayrağını ve ayrıca güneş-ay kültünü ifade eder) tekniği, yukarıda incelerseniz, okulların yapısı, ayinler, törenler, kavramlara yüklenen anlamlar, kavramlar bütününde dilin Urkun, Oğuz ve Kıpçak Türkçesi olması vs. Sayokan'ı diğer sistemlerden tamamen farklı kılar.
Malumunuz, diğer savaş sanatlarında (Uzakdoğu sporları) dini motifler ve ritüelleri, sistemin ruhunu oluşturmaktadır. Sayokan'da ise her hangi bir dinin dayatılması kaygılarını göremezsiniz. Sayokan insanların dini inançlarına karışmaz. Ama evrensel ahlak dediğimiz, insanların sosyal hayatını olumlu şekilde düzenleyen disiplinleri ortaya koyar. Bu değerler ise tüm insanlık tarafından da bilinir. Irkçı, dini, coğrafi kümeleşmelere izin vermez. Tüzel kişilerin, kurumların, organizasyonların dini olmaz. Ama insanın dini olur ve dinini yaşamakta en öncelikli hakkıdır. Tüzel kişilerin, kurumların, organizasyonun adaletli, hakkaniyetli, samimi, paylaşımcı, dayanışmacı bir kitleye sahip olabilmesi için elbette bir öğretisi olacaktır. Bu öğretilerin kaynağını din oluşturduğu gibi töresi de oluşturur. Yani kaynağını dinden alsa bile aldığı dinin sosyal, toplumsal öğretilerini doktrin olarak kullanabilir. Çünkü dinin sosyal ve toplumsal öğretileri, dinin ibadet boyutunu kapsamaz. İnsanlar inançları gereği ibadetlerini yaparlar, yaşamlarını disiplin altına alırlar. Ama dini kimliklerini, altında yaşadıkları kurumun kimliği gibi gösteremezler. Devletler de anayasalarını oluştururken dini öğretilerden alırlar, çünkü din sosyal, toplumsal hayatı disiplinize edecek emir ve öğretilerle doludur. Yani din olmazsa olmaz. Ama din başkalarının haklarını koruma noktasında da hassas olduğu için baskı, dayatma aracı yapılamaz. Kutsal dinimizin sosyal ve toplumsal tüm öğretileri Sayokan'ın içinde vardır. Bu öğretiler zaten evrenseldir. Örneklersek ; Başkalarının arkasından konuşmak, dedikodu yapmak, hırsızlık, namussuzluk, kamu malını gasp etmek, başkalarının istikballerinin üzerine oturmak, aile bağlarını zayıflatmak, fakiri fakir olduğu için hor görmek, zengini zengin olduğu için dost tutmak, başka ırklara saygı duymamak, egoist olmak gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Bu anlayışlar, dini ne olursa olsun dünya üzerinde hangi insan tarafından kabul görmez ki? Ama bu evrensel değerlerin üzerine bir din adı koyar ve empoze etmeye kalkarsanız, başkalarının inançlarını dikkate almamış olursunuz. İşte diğer savaş sanatlarında kurucuların mensup olduğu dini, dayatma noktasında biraz daha baskın görüyoruz. Yani uzakdoğu savaş sanatlarında Budizm baskındır. Ritüellerinde dayatma vardır. Japon savaş sanatlarında kurucuya, ustaya secde, savaş sanatının bir ritüelidir, ama Müslüman biri Allah’tan başka kimseye secde etmez. Bu örnekler çoğaltılabilir. İşte Sayokan’da böyle bir yapı göremezsiniz. Sanırım bu da bir farklılık, başka insanların inançlarına saygıdır.
2 - kahramanlık Oyunlarındaki (Şampiyona, turnuva) Anlayış farkları nelerdir ?
Yukarıda da bahsettiğim gibi sistem kurucuları sistemlerinin yarışma alanlarında kullanılmasını arzu ettiklerinde, kaide ve kuralları da yine kendi anlayışlarına göre hazırlarlar.Ve sistemler kaide, kurallar, yani uygulanım alanında da farklılaşırlar. Bu alanı üç başlık altında ele alabiliriz.
a - Sadece estetik kaygılardan ve sistemin tekniklerinin kontrollü olmasından dolayı yumuşatılmış kurallı sistemler. Shotokan, Wadoryu, Gojuryu, Shitoryu Karate vb. sistemler. Ayrıca koruyucularda kullanırlar.
b - Hem estetik hem de sistemin tekniksel sonuçlarını görememe kaygılarından dolayı, sertlik - yumuşaklık derecesini ortaya koyan kurallı sistemler. Tae Kwon Do, Kick Boxing, Sanda vb. gibi sistemler. Bu sistemler baş bölgesine el teknikleri ile vuruşlu - vuruşsuz oluşlarına göre küçük farklılıklar gösterseler de, anlayış olarak aynıdırlar. Örneğin kick boxing te yüze vuruş vardır, bundan dolayı eldiven mecburiyeti vardır. Tae Kwon Do' da yüze el teknikleri ile vuruş yoktur, eldiven yoktur gibi. Kick Boxing ve Muai Thai sistemlerinin amatör ve profesyonel olmaları ile ortaya koydukları farklılıklara girmiyorum.
c - Psikolojik ve fiziksel sınırları zorlayan, estetik kaygılardan ziyade; yarışmaya gladyatörlüğün, kahramanlığın, yiğitliğin tüm unsurlarını ortaya koyan kaide ve ritüellerinin olması. Tabi bu madde de yer alan özellikler bazı sistemlerde benzer noktalar oluşturabileceği gibi farklılıklarda oluşturmaktadır. Örneğin, Kyokushinkaikan Karate, Ashiharakaikan Karate, Enshinkaikan Karate, Seidokaikan Karate, Shidokan Karate tabiatı ile Sayokan aynı kulvarda yer alıyormuş gibi görünürken, sistem kurucusunun teknik ve kaidelerin uygulanabilmesi için ortaya koyduğu anlayış da farklılıkları oluşturur.Örneğin Shidokan Karate ringde yapılır, yarışmanın yerde de uygulanmasını sağlayan yer teknikleri vardır. Bu sistemin içinde var alan yer tekniklerinin de yarışmada uygulanması isteğinden doğmuştur. Kyokushinkaikan, Ashiharakaikan, Enshinkaikan karate ise bire bir benzerlikler gösterir. Sadece fark kyokushinkaikan Karate'nin dünya kupasında sıklet anlayışı yoktur. Ve tüm bu sistemlerin yarışmaları kapalı alanda icra edilir. Sayokan' da ise kahramanlık oyunları yaz aylarında (tarihsel bir anlayıştır) çim üzerinde yani açık alanda icra edilir. Tutma ve atma serbesttir. Ritüelleri tamamen farklıdır. Hilal anlayışının tekniksel yeteneklerle icra edilmesi önemlidir. Yani tekme ve yumruk atan iki alpın salt fiziksel dayanıklılığı ön planda tutan mücadelesi yeterli değildir. Bunlar Sayokan’ın kaygılarıdır. Netice itibari ile şahsımın savaş sanatlarına bakış açısı da Sayokan’a yansımıştır. Nedir bu anlayış ?
1 – Bir savaş sanatı sistemi, sadece kendi bilgi dalına (disiplinlerine) göre eğittiği rakibine karşı mücadele yöntemlerini kapsamamalı, yani her türlü konum ve koşullarda her çeşitten rakibe karşı mücadele edebilmenin stratejik öğretilerini ve bilgi dallarını (disiplinleri) sağlamalı.Sayokan'ın Basagar Alplık programı gibi. Savaş sanatı kişiyi gerçekle yüzleştirebilmeli, filmlerde kullanılan bir savaş sanatı olmamalı.
2 – Özellikli unsurlar, yani savaş sanatlarına karşı özel kabiliyetleri olanlara hitap eden değil, her kabiliyetten insanların yapabileceği bir teknik yapısının olması.
3 – Tekniklerin uygulama yönteminin fantastik olmaması.
4 - Mesleki alanda yani askeri ve güvenlik alanlarında gerçekten kullanılabilir olması.
Herhalde bu açıklamalarımız başka savaş sanatlarına bir bakış koyduğu gibi bu bakışın içinde Sayokan'ın farklılıkları anlaşılır olmuştur.




